Figen Çelebi
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit

İNSANIN KARIŞMADIĞI HER ŞEY BİR MASALDI

İNSANIN KARIŞMADIĞI HER ŞEY BİR MASALDI
A- A+ Paylaş
Reklam

“Ben Bir Gürgen Dalıyım” Toptaş’ın insanoğlunun tehlikeli yönünü, bir gürgen ağacının dilinden anlattığı bir çocuk kitabıdır.  Son dönemlerde biz yetişkinler, bu tarz çocuk kitaplarını okur ve beğenir olduk. Bence bunun nedeni şudur; bu kitaplarındilinin çocukların ağzından yazılmışçasına samimi ve yalın olmasıdır. İnsanoğlu olarak belki de bunu özledik. Samimiyeti ve yalınlığı…

Bu kitapta da Toptaş’ın diğer kitaplarında olduğu gibi altı çizilecek ve üzerine düşünülecek o kadar güzel cümleler vardı ki. Özellikle kitapta en beğendiğim satırlar şunlardı:

“İnsanların büyük bir bölümü, birçok güzelliği görmezdi. Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı. Onlar, birer uyurgezer gibi geçip giderlerdi güzelliklerin yanından. Ya da, kafalarına taktıkları başka bir güzelliğin peşinden koşarken, onun uğruna, birçok güzelliği de ayaklarının altına alıp hiç farkına varmadan ezerlerdi.”

Kuşkusuz ki bu cümleleri okuyan her insan kendini sorgulamıştır. Aslında sorgulamaya bile gerek yok, çünkü birçoğumuz hayatımızdaki güzelliklerin yanından uyurgezer gibi geçip gidiyoruz. Hiçbir şeyin farkında bile değiliz. Görmek için durup yavaşlamamız gerekiyor.Peki yapabiliyor muyuz?

“Benimkisi, bile bile akıntıya kürek çekmekten başka bir şey değildi. Bu yüzden, aklımı başıma devşirmeliydim bir an önce. Boş yere hayallere kapılıp şu insan denen yaratığa bel bağlamamalıydım. Çünkü yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerden daha derin bir sırdı ya da ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu, alabildiğine karanlık ve karmaşık bir evrendi. Öyle ki, onca kafa patlatmasına rağmen, binlerce yıldan bu yana kendisi bile çözemiyordu kendini…”

Şu satırlar, bir çocuk kitabından çok daha ötesinde bir dünyaya açılıyor. Yine sorgulatıyor “insan” kavramını. İnsan olarak yüzyıllardır çözemediğimiz ve çözemeyeceğimiz bir bilmecenin baş aktörüyüz. Sınırımız, ucumuz bucağımız yok bizim. Karmaşığız. Hem de karmakarışık.

“Yani insan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon ya da etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş, kokular sürmüş bir savaş alanı. Gülümseyen bir savaş alanı. Öpen hatta okşayan, konuşan, susan, çiçekler alıp çiçekler veren bir savaş alanı…”

Hayatın içinde insan olarak, hep verdiğimiz bir savaş var. Bu savaş birbirine zıt kavramların savaşı. Çirkin ile güzel, doğru ile yanlış, iyi ile kötü… Sayarak bitiremeyeceğimiz daha bir sürü şey. İçimiz her savaştan kalan enkaz alanlarıyla dolu. Ya galibiz ya da mağlup.

Bu çocuk kitabından biz insanlara özgün bir mesaj çıkarttım; rüzgârı okuyun.

Çünkü Toptaş der ki; “Rüzgârı okumasını bilenler, canları isterse, hiç görmedikleri bir denizin tuzunu bile tadabilirlerdi sözgelimi. Ya da, yıllar önce ölen bir ihtiyarın, gençliğinde attığı gevrek kahkahaları bile duyabilirlerdi.”

“Dönüp dolaşıp insanda başlıyordu her şey, dönüp dolaşıp insanda bitiyordu. Gerisi boştu…Yani insanın karışmadığı her şey bir masaldı.”

 

 

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

1 yorum yapılmış

  • BarOuzhanolu (4 yıl önce)
    Güzel bir yazı olmuş
    0
    0
    Yanıtla

Figen Çelebi yazıları

Çok okunanlar
Reklam
sanalbasin.com üyesidir